Hayata başlangıç boş bir tahta mıdır?
Doğru soruları sorarak ilerlersek belki cevaplara biraz daha yaklaşabiliriz. Doğduğumuz aile, ailenin soy ağacı, soydaki travmalar, göçler, doğduğumuz toprak ve kollektif bilinçaltı ile tüm insanlığın biriktirdiği hayatta kalmaya yarayan bilgiler genetik yapımızı şekillendiriyor.
Boş bir tahta olmayan anne karnındaki fetüs bütün yüklerle gözlerini açıyor dünyaya. İlk stresimiz bu oluyor aslında: hayatta kalabilmek, bakım görebilmek ve beslenebilmek. Genetik yükümüz, doğduğumuz topraklar ve bu toprakların getirdiği kültür içerisinde ne kadar birey olabiliyoruz? Kültürümüz ve travmalarımız bireyselliğimize ne kadar izin veriyor ise o kadar var oluyoruz ve var ediyoruz kendimizi. Aslında biricikliği içerisinde tek başına var olmayacak olan insan bir o kadar da sosyal bir varlık. İşte burada karşımıza çıkan ikircikli yapı erken erişkinlikte gelen farkındalıkla bir stres kaynağıdır. Kimliğimizi içinde bulunduğumuz coğrafya, aile ve kültür ile tanımlarken biricikliğimize sahip çıkmaya çalışmak belki de en zor adımlardan biridir. Kimimiz ilk depresyon belirtilerini işte bu aşamada yaşamaya başlar. Seçimlerimizle varoluşumuzu tanımlayıp özgür olduğumuzu söylerken özgür değiliz aslında…Her seçimimizde, atalarımızdan gelen travmatik yükler ve genetik mirasımız görünmeyen gölgelerimizdir.
İşte tam da burada, doğarken tutmaya başladığımız yasın farkına varmak, seçimlere bir tüm güçlülükle yaklaşmamak, tek başımayım ve tek başıma mükemmelim değil de doğduğumuz ve yaşadığımız sosyal ağın bir parçasıyım diyebilmektir esneklik. Yaşamın tüm sorumluluğunu alırken, bu sorumluluğu yaşadığımız aile, sosyal çevre ve kültürle paylaşmaktır akışta olmak. Hissedebildiğimiz ve farkına vardığımız her duygunun aidiyet duygusunu arttırması ile yaşamdaki zorluklarda aslında yalnız olmadığımızı bir bütünün parçası olduğumuzu hatırlamaktır önemli olan.
Geçmişle olan bağlantısallığımızı Muazzez İlmiye Çığ’ın o güzel kitaplarında görüyoruz tüm çıplaklığıyla. Sümer çocuğun kil tablette yazılı olan isyanı şimdiki çocukların ödev isyanından farkı var mıdır?
İşte bu nedenle hem biriciğiz hem de değiliz. Atom altı parçacıklar gibiyiz aslında, sürekli çarpışan ve yeniden oluşan.
Günlük yaşamda unuttuğumuz ama hatırlamamız gereken en önemli şeylerden biri de bütünün olmazsa olmaz bir parçası olduğumuz gerçeğidir.
UZ.DR.PSİKİYATRİST
NİHAN OĞUZ